Bel Fıtığı Nedir?
Bel fıtığı, bel bölgemizde bulunan omurgaların arasındaki kıkırdak yapının yırtılarak, omurilikten çıkan sinirleri sıkıştırmasıdır. Önce şiddetli bel ve kalça ağrısı, daha sonrada ayağa genellikle arkadan yayılan ağrıyla ortaya çıkar.
Bel Fıtığı Nasıl Oluşur?
Bel fıtığının oluşmasında ağır bir yükü kaldırmak veya ters bir hareket yapmak gibi pek çok dış faktörün yanında kişiye ait faktörler de önemli rol oynarlar. Çünkü öyle insan vardır ki 120 kg. kaldırır ve hiçbir şey olmaz; bazıları ise 5 kg. kaldırır ve bel fıtığı olur.
Kişiye ait faktörlerde omur kemikleri arasında bulunan ve disk adı verilen kıkırdaklardaki dejenerasyon ilk sırada gelir. Yaş ilerledikçe diski besleyen damarlar da azalır ve yaklaşık sekiz yaşından sonra hiç görülmezler ve bu yaştan sonra diskin beslenmesi diffüzyonla olur. Disklerin ihtiva ettiği su oranı da çocuk yaştan itibaren yavaş yavaş azalmaya başlar. Çocuklarda su oranı % 80’e, yetişkinlerde ise % 50-60’a düşer ve sonuç olarak disk giderek küçülür, yüksekliği azalır. Bu sürece disklerdeki beslenme bozukluğu, mikro seviyedeki değişiklikler ile kimyasal değişiklikler, disk üzerine uygulanan mekanik kuvvetlerin yaptığı dejenerasyon eşlik eder. Diske giren oksijen ve besin miktarı giderek azalır. Disk zamanla elastikiyetini yitirerek kuvvet aktarma ve kuvveti çevre dokularda dengeli bir şekilde yayma görevini yapamaz olur. Tamir görevi üstlenen ve diskin içinde bulunan destek hücrelerinin sayısı da yaş ilerledikçe azalarak tamir olayının oluşumunu zayıflatır. Mikro düzeyde bulunan çatlaklar üzerine aşırı yük binince veya kişi yanlış bir hareket yaptığında diskin içindeki yumuşak kısım etrafındaki kapsülü kolayca yırtarak dışarıya doğru yer değiştirir ve böylece bel fıtığı oluşur. Yani hafif bir cismi kaldırmak veya sadece öksürmek de zemin hazır hale geldikten sonra bardağı taşıran son bir damla gibidir.
Kıkırdak yapıdaki dejenerasyonun genetik yönünün olduğu da söylenebilir. Öyle aileler vardır ki, dede, baba ve çeşitli yakın akrabaları bel fıtığından ameliyat olma öyküsüne sahiptir.
Bel Fıtığında Risk Faktörleri
-%25 oranında çalışma hayatında işgücü kaybına neden olan hastalıklar arasında bel fıtığı görülür. Bu hastaların iş gücü kaybı bazan 6 aya kadar uzamakta ve bu dönem ne kadar uzarsa tam kapasiteyle eski işlerine dönme oranı azalmaktadır.
-Belli bir döneminde hayatında bir kez bel ağrısı geçiren kişilerin 1/3’inde ayağa vuran siyatik ağrıları ortaya çıkmakta ve bel fıtığı gelişmektedir.
-30-50 yaş arasında bel fıtığı gelişme riski daha yüksektir. 60 yaşından sonra daha çok, birden fazla geçirilen bel fıtığına bağlı olarak, dar kanal dediğimiz diğer bir klinik durum söz konusudur.
-Erkek kadın arasında hastalığa yakalanma oranında fark görülmemektedir. Fakat hamilelikte, özellikle aşırı kilo alınması sonucu bel omurlarındaki basınç artarak risk yükselmektedir.
-Hastalık şişmanlarda hastalık daha yüksek oranda görülür ve tedavisi daha zordur.
-Sigara içilmesinin yırtılan kıkırdağın beslenmesinin bozulmasına neden olarak düzelmesinin gecikmesine de olumsuz etkisi vardır.
-Bazı mesleklerde hastalığa yakalanma oranı daha fazladır: Ağır yük taşıma ve bedene yük bindiren meslekler, uzun süre otomobil kullananlar, masa başında sürekli oturma gerektiren meslekler.
-Düzenli egzersiz yapanlarda , özellikle bel ve karın kasları gelişmiş kişilerde hastalığa daha az rastlanır.
Belirtiler
Bel ve bacak ağrısı en belirgin şikâyettir. Fakat bazen bel veya bacak ağrısından sadece biri de bulunabilir. Hareket kısıtlılığı, topallayarak yürüme, vücudun bir tarafa doğru eğilmesi gözle görülecek kadar belirgin olabilir. Ağrıyla birlikte bacaklarda uyuşma, karıncalanma, hastalık ilerledikçe kuvvet kaybı ve incelme (atrofi) görülebilir. Sinirlere genişçe basan fıtıklarda cinsel fonksiyonlarda görülebilir.
Bazen orta hattan omurilik kanalına doğru uzanarak sinirleri sıkıştıran büyük bel fıtıklarında ağrının yanında idrar ve büyük abdestini tutamama veya yapamama gibi rahatsızlıklar ile bacaklarda felce doğru gidiş, süvari yaması tarzında perine adını verdiğimiz makat ve cinsel organa yakın bölgede duyu kaybı ve cinsel fonksiyon bozuklukları ortaya çıkabilir. Bu klinik tabloya kauda ekuina sendromu adı verilir. Bazen, küçük orta hat fıtıkları omurilik kanalı dar olan hastalarda da benzer şikayetlere yol açabilir. Hastalığın bu derecede ilerlemesine izin verilmemeli ve zamanında müdahale ile uygun bir tedavi gerçekleştirilmelidir.
Bel fıtığında bel ve bacak ağrısı öksürmekle, yürümekle, iş yapmakla ve ayakta kalmakla artarken ortopedik sert yatakta yatmakla azalabilir.
Hangi Hastalar Ameliyat Edilmelidir?
Bel fıtığına yakalanan hastaların büyük çoğunluğu cerrahi dışı yöntemlerle tedavi edilir. Ancak bazı hastalar vardır ki, mutlaka ameliyat olmaları gerekir. Konservatif tedavi dediğimiz cerrahi dışı metodlarla tedavi edilen hasta herşeye rağmen iyileşmiyorsa, yani dayanılmaz inatçı bir ağrıya sahipse ve bu ağrı doğal olarak hayat kalitesinin düşük seyretmesine yol açıyorsa söz konusu hasta cerrahiye aday demektir. Ne çevresinin ne de kendisinin sürekli ıstırap çekmesine gerek yoktur.
Bazı hastalar konservatif tedaviyle iyileşirler fakat bir süre sonra rahatsızlıkları yeniden nükseder. Bazen iyi, bazen kötü durumdadırlar. Hastalığı bu şekilde senelerce sürüp giden insanlar vardır. Her rahatsızlık döneminde iş, aile ve sosyal hayatları bundan ciddi şekilde etkilenir ve adeta altüst olur. Bunlar genelde cerrahiden çok korkan hastalardır. Bel fıtığı böyle sık nükseden ve özellikle iş hayatlarındaki verim ve kalite ciddi boyutlarda düşen, bu şekilde haftalar boyu normal yaşantıdan kopan kişilerde cerrahi müdahale gündeme gelmektedir. Bu gruptaki hastalara rahatsızlıklarının nedeni teferruatlı olarak anlatılmalı ve ameliyat kararı kendilerine bırakılmalıdır.
Bel ve bacak ağrısıyla birlikte bacaklarında uyuşma, kuvvetsizlik, bacak adalelerinde zayıflama ve incelme bulunan hastalar da vardır. Sürekli kötüye gitmektedirler. Bunların daha fazla kötüye gitmelerine izin verilmemeli, ameliyatın gerekliliği kendilerine anlatılmalıdır.
Bel fıtığı bulunan bir hastada idrar ve büyük abdest yapamama veya tutamama, makat ve cinsel organlar civarında uyuşma, bacaklarda felce gidiş gibi belirtiler varsa o kişi acilen ameliyata alınmalıdır. Böyle bir hastada saatlerin hatta dakikaların dahi önemi vardır.
Cerrahi Tedavi
Nöroşirürji uzmanı doktor kesin olarak ameliyata karar vermiş ise, artık ameliyatı geciktirmemek gerekir. Çünkü gecikme neticesinde, hele kanal da darsa bazen felce kadar giden telafisi imkânsız problemler ortaya çıkabilmektedir. Buna karşılık zamanında yapılan, uygun ve yeterli bir cerrahi müdahale hastayı ömür boyu rahat ettirebilmektedir.
Mutlak surette ameliyat gereken hastalarda operasyonun hiçbir safhasında dokulara çıplak gözle müdahale etmeyip, ciltten itibaren görüntüyü büyüten mikroteknik ile çalışmakta yarar vardır. Böyle olunca sinir elemanları ve çevre dokular görüntü alanına büyütülmüş ve mükemmel bir şekilde aydınlatılmış olarak gelmekte, ciltten itibaren kontrollü gidildiği için lüzumsuz kanamalar olmamakta, daha emniyetli, temiz ve estetik, dokuları daha iyi koruyan, hatta ameliyat sonrası dönemde dikiş aldırmaya dahi gerek kalmayan, hasta için kolaylıklar arzeden bir cerrahi ortaya çıkmaktadır. Cerrahinin gayesi, sinir elemanları üzerindeki basıyı ortadan kaldırmak, hastanın şikâyetlerini gidermek ve düşmüş olan hayat kalitesini yükseltmektir. Böyle bir cerrahi girişim sonrasında hastaların günlük normal aktivitelerine kavuşmaları da daha kısa sürede olmaktadır.
Ameliyat esnasında hasta normalde yüzükoyun yatmış (prone) pozisyonda bulunmaktadır. Ancak bazı hastalar vardır ki çeşitli nedenlerden dolayı bu pozisyonda yatamayacak durumdadırlar. Böyle hastaların operasyonları yan yatar pozisyonda gerçekleştirilmektedir.
Disk, endoskopik teknikle de boşaltılabilmektedir. Ayrıca mikrocerrahi teknik ile endoskopik tekniği birleştiren mikroendoskopik teknik de giderek daha yaygın olarak kullanılmaktadır.